Biraz dinlenmek iyi gelirdi. Kimin dinlediği önemli değil; ya da neyin.
Küçük bir odanın bu denli kocaman olduğunu uzun zamandır fark etmemiş gibiyim. Koskocaman bir oda, şaka gibi geliyor durup düşündüğümde. Düşünmemeye çalıştığım tüm konular tırmanıyor bu devasa odanın her bir duvarına. Tırmalama seslerinden uyunmuyor geceleri, öyle bir gürültü var ama aynı zamanda bir o kadar da sessizlik hakim sanki. Bunun kulağa ne kadar anlamsız geldiğinin farkına vardığımda gülerek ağladım. Biraz dinlenmek yeterliydi sanırım en başından beri ama önce konuşmaya başlamam lazım, biliyorum.
"Bakmak görmek değil, duymak anlamak değil, çiğnemek tatmak değil ve dokunmak hissetmek değil" diye hatırlattım kendime. Benimle beraber tekrarla, dedim.
Odamın içine süzülen sabah güneşinin ışıklarına baktım biraz bugün. Biraz Ayışığı Sonatı dinledim, her zaman en sevdiğim klasiklerden birisi olmuştur. Biraz yemek çiğnedim, doymuş olmam lazım; tabağımdaki bütün lokmaları yuttum sonuçta. Bir süre ellerime dokundum, parmaklarım kenetlendi birbirine ve boğumlarımın rengi açıldı.
Biraz dinlenmek iyi gelirdi. Duyan değil de anlayan kulaklara ama. Yoksa odamın duvarlarının da beni duyduğundan neredeyse eminim. Küçük bir odanın bu kadar devasa hissettirmesi de bu yüzden ya zaten.
Şimdi biraz dinleneceğim.
Duyup anlaşılarak değil de gözlerimi kapatıp uzanarak.
Yorumlar
Yorum Gönder