Benimle beraber biz'den geriye say:
Üzgünken birbirimizi boşverişlerimize öfkeliyim; sorunlarımızı halı altına itişlerimize, doğan güneşten nefret edişimize, pizzada mantar sevmeyişimize, birlikte film izlemeyişimize, bozuk uyku düzenlerimize, kedilere olan aşkımıza, sorumluluklarımızdan kaçışlarımıza, bazı anlar tek ritimde can bulan soluklarımıza, susuşlarımıza ve susmayışlarımıza...
Benimle beraber ben'den geriye say:
Bana dişimi sıkarak uyuma alışkanlığı kazandıranlara öfkeliyim; yoluma çıkıp beni tökezleten o yamuk yerleştirilen kaldırım taşına, serçe parmağımı vurduğum minik sehpaya, o sehpayı görmediğim için kendime, düşünürken elimden kayıp düşen rotring kaleme, çorba yaparken tencereye kaçan tahta kaşığa, iğne deliğinden bir türlü geçmek bilmeyen ipin ucuna, ayraç koymayı unuttuğum için 759 sayfalık romandaki son kaldığım o sayfaya...
Ama en çok da sana.
Sana kusmak istediğim büyük bir öfkem var ama çok az zamanın var.
Benimle beraber sen'den geriye say:
Canın sıkkınken kenetlenen çenene öfkeliyim; en son ne dedim dediğimde ne dedin diyen diline, benimkilerle buluşmamakta ısrarcı olan gözlerine, üşüdüğümde beni sarmayan ellerine, benim ellerime yeri olmayan kırmızı montunun cebine, güneşte kum rengine dönen kirpiklerine, üzgünken devamlı ovaladığın ensene, çoğu zaman boş bir duvarı andıran kusursuz yüzüne, bana kendimi yokmuşum gibi hissettiren bakışlarına, ıslak bırakmayıp fönlediğin kıvırcık saçlarına, dibinden kestiğin el tırnaklarına, var olduğunu bildiğim birtakım duyguları taşımayan davranışlarına, sen görmüyorken içimden konuştuğum lanet olası sırtına...
Benimle beraber başa dön ve tekrar say.
Üzgünken birbirimizi boşverişlerimize öfkeliyim; sorunlarımızı halı altına itişlerimize, doğan güneşten nefret edişimize, pizzada mantar sevmeyişimize, birlikte film izlemeyişimize, bozuk uyku düzenlerimize, kedilere olan aşkımıza, sorumluluklarımızdan kaçışlarımıza, bazı anlar tek ritimde can bulan soluklarımıza, susuşlarımıza ve susmayışlarımıza...
Benimle beraber ben'den geriye say:
Bana dişimi sıkarak uyuma alışkanlığı kazandıranlara öfkeliyim; yoluma çıkıp beni tökezleten o yamuk yerleştirilen kaldırım taşına, serçe parmağımı vurduğum minik sehpaya, o sehpayı görmediğim için kendime, düşünürken elimden kayıp düşen rotring kaleme, çorba yaparken tencereye kaçan tahta kaşığa, iğne deliğinden bir türlü geçmek bilmeyen ipin ucuna, ayraç koymayı unuttuğum için 759 sayfalık romandaki son kaldığım o sayfaya...
Ama en çok da sana.
Sana kusmak istediğim büyük bir öfkem var ama çok az zamanın var.
Benimle beraber sen'den geriye say:
Canın sıkkınken kenetlenen çenene öfkeliyim; en son ne dedim dediğimde ne dedin diyen diline, benimkilerle buluşmamakta ısrarcı olan gözlerine, üşüdüğümde beni sarmayan ellerine, benim ellerime yeri olmayan kırmızı montunun cebine, güneşte kum rengine dönen kirpiklerine, üzgünken devamlı ovaladığın ensene, çoğu zaman boş bir duvarı andıran kusursuz yüzüne, bana kendimi yokmuşum gibi hissettiren bakışlarına, ıslak bırakmayıp fönlediğin kıvırcık saçlarına, dibinden kestiğin el tırnaklarına, var olduğunu bildiğim birtakım duyguları taşımayan davranışlarına, sen görmüyorken içimden konuştuğum lanet olası sırtına...
Benimle beraber başa dön ve tekrar say.
Yorumlar
Yorum Gönder