her zaman kaçamıyorsun. kaçmak isterken buluyorsun kendini, zaten uzun zamandır kendinle ilgili seni belki de en çok rahatsız eden huyun buydu: kaçışların. durmadan kaçıyorsun, arkadaşlarından, ailenden, sevgilinden. ama en çok da kendinden. içindeki karanlık sokağın ıslak kaldırımlarında yankılanıyor topuk seslerin, hava soğuk, nemli. buhar eşlik ediyor sık ve sıcak nefeslerine bir dost gibi. gözlerini kapatıp koşmaya başlıyorsun. acılardan, korkulardan,kaygılardan. ama en çok da kendinden. kaçıyorsun çünkü biliyorsun ki eğer durursan, bir saniyeliğine durur ve ciğerlerine nefes çekersen dağılacaksın deniz suyuyla eriyen kumdan bir plaj kalesi gibi. duramazsın. içinde dönüp durduğun o çemberde binlerce kez başlangıç noktana geri döndün ama umursamadın. sonraları zaten neyin nerede başlayıp nerede sona erdiğini de kaçırdın. önemi yoktu, duramazdın. dağılamazdın. çünkü dağılırsan seni toplayacak kimsen yok. dimdik durasın ki başkalarını toplamak için orada olasın. işte bu farkındalığın ağırlığı altında ezilmek için güzel bir gece.
ama her zaman kaçamıyorsun işte. bütün acını ağzına kapadığın avuçlarına bir çığlık olarak bırakıyorsun, yüzünü bastırdığın yastığına, senin varlığından habersiz bomboş duvarlara. ama en çok da okur gibi yaptığın o kitaba. okur gibi yapılan bir kitap kadar çaresizsin işte.
neyin nerede başlayıp nerede sona erdiğini son defa kaçırdın.
bundan sonra nerede başladığını olmasa da nerede biteceğini biliyorsun.
Yorumlar
Yorum Gönder