Ölü çiçekler

Yitip gitmişlik duygusu. Çokça derin bir kaybolmuşluk hissi. Ne kadar ararsam arayayım kendimi bulamayışlarım tarafından vuruluyorum yakın mesafeden. Göğüs kafesimin içinde beni hayatta tutmak için çırpınan bir kuş var. Çırpındıkça kanayan, kanadıkça ağırlaşan bir kuş. Hafif olmayan bir kuş hiç uçabilir mi?

Geçmişin yaralı kollarıyla imtihanım bitmek bilmiyor. Her gece kabuslarım bu kollar tarafından sıkıldıkça sıkılıyor. Gırtlağımdan akıp hiçliklere giden sularda anlam aramaktan yoruldum. Arayıp bulamamaktan, bulsam ne fark ederlerden usandım. Sahi, ne fark eder ki?

Kendimi kendime adamaya ant içmiştim. Ama en çok da kendiyle olan harbından yenik çıkmak koyuyor insana. Kendinle bile yaşayamazken, düşmanlarınla nasıl baş edebilirsin? Düşündükçe aradığım cevabı bulmaktan korkuyorum. Aradığım cevap beni kuytu bir karanlıkta intihara sürükleyecek, biliyorum. Bilmek ve bilmemek arasındaki o uzun uçurumda salınıyorum. Cahillik mutluluktur, bilgelik ise ölüm.

Kendi içime nereden baksam, her yer kör nokta şimdi. Atış poligonunda kendi bedenime isabet ettirmeye çalışıyorum elimdeki tek kurşunu. Rus ruleti oynamaya benziyor, 'ya şimdi denk gelirse?' ürpertisi omurgamdan aşağı bir patika oluşturup gidiyor. İnsan intihar ettiği için ölmüyor, üzüldüğü için ölüyor.

Aldığım her nefes kin dolu birer nankör.
Her nefes, eli bıçaklı bir hasım, gözleri kör.




Yorumlar