Yanıklar

Yüzünün bir boşluğa uzun süre bakmak olduğunu boşluğa bakarken farkettim. Benden çıkan her yol sana gidiyor ama yokuş. Ama çakıllı ama çetin. Bu mevzuya belki çok kereler ağlanırdı ama ben hep kaçtım. Ben en çok da kendimden kaçtım; bunun bedeli çok ağır bak.

İnsanı bazen kendi öz yalnızlığı bile terk ediyor hem de nasıl. Duvarlar üstüne yıkılıyor ve aynalarda ölüyorsun hem de aniden. Kendi boşluğunu bile dolduramaz hale geliyorsun ve yerde yürüyen karıncaya bile öfke duyuyorsun. Bitirmiş gibi değil de bitirilmiş gibi hissetmelerin sonu gelmiyor işte o zamanlar. Uykularına kırgınlıkla dalan kadınlar rüyalarında ölürler, gıkları bile çıkmaz. Hani mezarlarına bir buket çiçek bırakılsa dirilecekler gibi ölmüşler ama. 

Sustuklarımızı geçtim, hiç konuşamayacak olduğumuz konuların soğukluğunda titreyerek nefes almaya çalışıyorum. En keskininden bir soğuk gırtlağımı dumana boğuyor, ellerin kayıp. Kimseye susamadığım kadar ben sana susuyorum haberin yok. Haberin yok; tüm çiçeklerim kuruyor.

Yansın tüm saç tellerim kökünden geride ceset kokusu bırakan. Yansın tüm yastıklar baş koyulduğunda uyumamı engelleyen. Yansın tüm gözyaşları yanaklarımı dibine kadar eriten. Yansın tüm kelimeler ilmik ilmik emek emek seni bana yazdıran. Yansın tüm benlikler benden sana armağan olan.


Ne varsa yansın, nasılsa yoksun.


Yorumlar