Boş bir boşluk

İnsanı yazmaya zorlayan kelimelerle dans edilen saatlerdeyiz. Gözyaşları çoktan terk etmiş gözlerimizi, elimizde avucumuzda ve gönlümüzde ne varsa tek bir insana yatırmışız, aptalca bir kumardan beynimizi de ardımızda bırakıp yalınayak dönmüşüz. İçimiz dışımız boş, bütün doluluklar tarafından terk edilmişiz, sersefiliz. Bir boşvermişlik enkazının altında kaç kişi can verir?

Bu durgunluk üstüme bir çarşaf gibi serileli biraz oluyor. Bu durgunluğu üstümden atıp bir tur kısa programda dahi yıkasam bir şeylerin üstesinden gelme becerisini de ele geçirip yeneceğim. Ama keşke sorsanız, bu durgunluk kimlerin iki elini kana bular eğer ağzım açılırsa diye.

Anlam yüklemeye çalıştığım her hareket eninde sonunda elimde patlıyor. Bu işe akıl sır erdirememelerimin sonu gelmek bilmiyor. Bu can sıkıcı olurdu eğer ufak bir duygu hissedebilme cesaretini kendimde bulabilsem. Ancak dediğim gibi, içimiz dışımız boş işte.

Ah, bu kırmızı güller yok mu?
Bahçeme izinsiz girenlerin bastığı yerlerde kana bulandılar.

Kimin suçu bu ölmüşlük?


Kimin değil ki.



Yorumlar