Bir iç dökümünün portresi

Lise arkadaşım Hüseyin Türedi'ye bu içten yazısı için teşekkürler.
Yazmaya devam etmen dileklerimle...


"Nasıl başlasam bilemiyorum. Günlerden pazar, saat sabahın 03.37'si. Farklı bir şey yok; her şey aynı aslında. Saniyeleri saymaya başladığım anların başlamasına çok az kaldı. Yatmama yani.
Yatana kadar bir şey yok aslında. Her şey başımı yastığa koyduğumda başlıyor. Bir de gözümü kapadığımda güzel bir rüya mı, yoksa bir kabus mu başlıyor bilemiyorum. Gözümü kapadığımda önce siluetin beliriyor, sonra güzelliğin; gerçek gibi öyle karşımdasın işte...

İlk başta seviniyorum tabii. Ne güzel bir şeydir değil mi onca yıl hayalini kurduğun insan Hiç olmadığı kadar yakınında. Gözlerimi açasım gelmiyor mesela. Açıp kapadığımda tekrar orada olmazsın diye korkuyorum. İlk başta seni görmenin heyecanıyla her şey güzel oluyor belki ama dakikalar geçtikçe istemesen de hatırlıyorsun; çocuk değilsin ya artık... Her şeyin hayal olduğunun farkına varıyorsun. Her şey güzelken içine bir sıkıntı giriyor, hatırlayıveriyorsun...
.
.
.
Yapabileceğim hiçbir şey yok. Yine her gün olduğu gibi kalkacağım yatağımdan. Tekrar o geçmeyen saniyeleri saymaya başlayacağım. Yanına da bir şarkı açarım acılarıma ortak olsun diye. Bir de unutmadan; galiba çok sigara içmeye başladım, elimde değil. Sigarasız gitmiyor ki bu şarkılar, bu acılar...

Son bir şey kaldı söylemediğim; her gün tekrar eden bu berbat gecelerin anısına son bir söz: Sen en vurucu damar şarkının efkarlandırıp sigara yaktırdığı o saniyenin ta kendisisin..."



Yorumlar