Yazayım diye oturduğum sandalyede kaç saat geçirdim bilmiyorum. Belli bir noktaya orası bulanıklaşana dek baktım. Gerçeklik ve hayal dünyası arasındaki o küçük nokta, benden büyük.
Bir adam aldım oturttum karşı sandalyeye. Bir masada oturuyorum, ıslak ve yapayalnız bir ahşaptan. Burnum âmâ herkese ve gözlerim sağır tüm seslere ama yeterli degil bu bariz. Tüm damarlarımi kessem de önüne koysam anca yeter gibime geliyor ama emin değilim, konu o olunca hiçbir şeyden emin olamıyor insan. Ona baktım. Kaç saat baktım öyle kim bilir. Bulanıklaştı görüntü ama bu kez kaybolmadı. Aklım sürekli onun sakalının arkasına saklanıyor, aklım kırmızıya boyanıyor. Bütün dünya buharlaşıp kayboluyor ancak onu nasıl yakıştırdıysam oturduğu yere bir türlü anlamsızlaşmıyor. Susuyorum susuyor. Konuşuyorum yine susuyor. Mütemadiyen susmak istiyor gibi bi hali var. Zorlasam beni alıp kollarımdan kuma gömecekler, zorlamasam içimi iki hoş sohbete kurban edeceğim. İki lafın belini kırmak istemiştim kırılan diğer şeylerin hatrına, olmadı.
Yazmak için oturduğum sandalyede çürüyorum, görmüyorsun. Sen hala tüm tazeliğinle susuyorsun. Ben pişmanlığın yaşayan anlamı, sen umursamazlığın başyapıtı haline gelmişsin.
Kaç saat geçmiş diye kafamı saate çeviriyorum ki sen birden saat oluyorsun. Bir bardak su istiyorum selde boğuluyorum. Kalkıp bağırmak istiyorum artık dayanamıyorum diye. Sana ne zaman içimi döksem taşıyorsun.
Son defa kalkıp yürümeyi denedim sana bu sandalyeden saat kaçtı hala bilmiyorken. Son defa gururumu kesip akıttım, ruhun duymadı. Şimdi bir şarkı eklensin istiyorum arka fona. Bir şarkı, seni özgür bıraktığımı anlatsın sana. Bir şarkı dolsun kulaklarına, beyninde uğuldasın ve bittiğinde senden nasıl vazgeçtiğimi anla.
Bir şarkı çalmaya başlasın.
Bir adam aldım oturttum karşı sandalyeye. Bir masada oturuyorum, ıslak ve yapayalnız bir ahşaptan. Burnum âmâ herkese ve gözlerim sağır tüm seslere ama yeterli degil bu bariz. Tüm damarlarımi kessem de önüne koysam anca yeter gibime geliyor ama emin değilim, konu o olunca hiçbir şeyden emin olamıyor insan. Ona baktım. Kaç saat baktım öyle kim bilir. Bulanıklaştı görüntü ama bu kez kaybolmadı. Aklım sürekli onun sakalının arkasına saklanıyor, aklım kırmızıya boyanıyor. Bütün dünya buharlaşıp kayboluyor ancak onu nasıl yakıştırdıysam oturduğu yere bir türlü anlamsızlaşmıyor. Susuyorum susuyor. Konuşuyorum yine susuyor. Mütemadiyen susmak istiyor gibi bi hali var. Zorlasam beni alıp kollarımdan kuma gömecekler, zorlamasam içimi iki hoş sohbete kurban edeceğim. İki lafın belini kırmak istemiştim kırılan diğer şeylerin hatrına, olmadı.
Yazmak için oturduğum sandalyede çürüyorum, görmüyorsun. Sen hala tüm tazeliğinle susuyorsun. Ben pişmanlığın yaşayan anlamı, sen umursamazlığın başyapıtı haline gelmişsin.
Kaç saat geçmiş diye kafamı saate çeviriyorum ki sen birden saat oluyorsun. Bir bardak su istiyorum selde boğuluyorum. Kalkıp bağırmak istiyorum artık dayanamıyorum diye. Sana ne zaman içimi döksem taşıyorsun.
Son defa kalkıp yürümeyi denedim sana bu sandalyeden saat kaçtı hala bilmiyorken. Son defa gururumu kesip akıttım, ruhun duymadı. Şimdi bir şarkı eklensin istiyorum arka fona. Bir şarkı, seni özgür bıraktığımı anlatsın sana. Bir şarkı dolsun kulaklarına, beyninde uğuldasın ve bittiğinde senden nasıl vazgeçtiğimi anla.
Bir şarkı çalmaya başlasın.
Yorumlar
Yorum Gönder