Hiç

Boş, mutsuz ve umutsuz hissetmek ama öyle bir hissetmek ki bu canını acıtıyor insanın. Ağlayamıyorsun, tek yapabildiğin başını sağa ya da sola düşürmek arasında tercih yapmak. Ben söyleyeyim, iki taraf da birbirinden üzücü. İki taraf da birbirinden şerefsizmiş gibi hissettiren birtakım olaylar nüksediyor ve griye boyuyor tüm kelimelerimi. Bunları anlatırken bile kör oldu gözlerim.

Durakları bol ama otobüsleri kıt olan şehirlerde geçirmiş gibiyim ömrümü. Beklemek ve beklemek hatta yine beklemekle geçmiş tüm dakikalarım, saatlerim hatta haftalarım toplanıp bir film şeridine dönüşmüşler ve sinemalarda gösterime girmişler. Pek komik sahnesi yok gibi. Filmin sonunda başrol ölüyor, daha önce de belirtmiştim.

Mutsuzluk dolu geçen her günümün sonunda soluk boruma gözyaşlarımı dizdim de durdum bir yardımı olacakmışçasına. Mandal sepetini devirip de mandallarla oynayan bir çocuk misali oynadım kendi duygularımla bazen de toplamadan kalktım ve yürüdüm kimi hayatlardan hem de ne uğruna. Hiç.

Hiçlik düğümlerinden yapılma halatlara boynumu geçirdim ve bekliyorum yine bir hiç uğruna. Uğruna yapılanlar listemin bomboş olduğunu fark edince tabureye bir tekme atılıyor. Benim kendi hatalarım tüm gülümsemelerimi birbirine iliştirip çatal iğneyle tutturmuş zaten, ben çuvaldızı bir başkasına batırsam ne çıkar?

Sonu hiç gelmeyecekmiş gibi devam eden uykulardan uyanıp tekrar uyuyorum bu kısır döngü bile rahatlatmıyor artık. Damağımdaki yanıksı tat hanginize ait en çok bunu merak ediyorum, kimin ahı var üzerimde yoksa kendimin mi? Bakın işte buna şaşırmam.

Acıyan göz pınarlarımın her birine kirpiklerimi adıyorum bir anlam ifade eder umuduyla.

En iyisini yaşama umudum kalmadı.
En kötüsünü yaşamamak adına çabalıyorum.

Yorumlar