Affetmek ve affedilmek arasindaki ince çizgilerde yürüdüm durdum devamlı kimse farketmedi sen de dahil. Çoğu zaman kendimi evde bırakıp senin acılarini kendi evladım bildim bunun ensemde bıraktığı izlerin verdiği rahatsızlık boyumu aştı.
Güya en çok birbirimizi düşünüyor ve en çok birbirimizi seviyoruz. Elimiz ayağımıza dolana dolana hem de.
Güya her acıyı unutuyoruz ve yeniden sarılıyoruz. İçimiz kanaya kanaya hem de.
Güya üzüldügümüz günleri birlikte boş veriyoruz sanki hiç yaşanmamışçasına. Söylesene ne haddimize?
Her kirli çamaşırı üç kez yıkadik günde üc vakit ve ben üç kez uyandım dün gece uykumda sor bana neden diye. İnşa ettiğim tüm duvarlar yıkıldı yine tek seferde ve sen tüm hengâmenin ortasından el salladın bana yine ve ben unuttum duvarların altında kalan hıçkırık seslerimi yine sor bana neden diye.
Parmaklarimdaki ağrılar dayanılmaz gelmeye başladiğinde anlamaliydim bazi şeyleri. Ama benim tırnak altlarimdaki kan izlerini görmez kimse, sorsan hepsi üzülmemi istemez soruyorum ne cüretle?
Yapılan her yanlış benim boynuma ve söylenen her söz benim beynimde ödem oluşturuyor haberin var mıdır bilmem. Hoş, genellikle hiçbir şey olmamış gibi davranmakta ustayız ikimiz de. Sahi, kaç oldu bu?
Büyüklük ikimize de kalmıyor son zamanlarda. Affetmek büyüklük değil bunu en başında öğretmeliydim kendime. Ağlamıyorum diyip yeryüzüne yeni okyanuslar kazandırdığım zamanların hesabını veriyorum sana uyandığım her sabah. Kendinle yüzleşmen gerektiğini yazmak isterdim buraya ama bir faydası yok bunu idrak ettim son seferde.
Tüm gülümsemelerimi birbirine bağla ve salıver gökyüzüne doğru yenileri gelecek çünkü eminsin. Gözyaşlarimın üstüne de sifonu çekiver ne de olsa bir önemi yok senin için. Kulağına dolan hıçkırıklarımın da bir çaresini bulursun sen telaşlanmıyorum artık bu konuda.
Tekrar ediyorum: Affetmek ve affedilmek arasındaki ince çizgilerde yürüdüm durdum devamlı kimse farketmedi sen de dahil.
Güya en çok birbirimizi düşünüyor ve en çok birbirimizi seviyoruz. Elimiz ayağımıza dolana dolana hem de.
Güya her acıyı unutuyoruz ve yeniden sarılıyoruz. İçimiz kanaya kanaya hem de.
Güya üzüldügümüz günleri birlikte boş veriyoruz sanki hiç yaşanmamışçasına. Söylesene ne haddimize?
Her kirli çamaşırı üç kez yıkadik günde üc vakit ve ben üç kez uyandım dün gece uykumda sor bana neden diye. İnşa ettiğim tüm duvarlar yıkıldı yine tek seferde ve sen tüm hengâmenin ortasından el salladın bana yine ve ben unuttum duvarların altında kalan hıçkırık seslerimi yine sor bana neden diye.
Parmaklarimdaki ağrılar dayanılmaz gelmeye başladiğinde anlamaliydim bazi şeyleri. Ama benim tırnak altlarimdaki kan izlerini görmez kimse, sorsan hepsi üzülmemi istemez soruyorum ne cüretle?
Yapılan her yanlış benim boynuma ve söylenen her söz benim beynimde ödem oluşturuyor haberin var mıdır bilmem. Hoş, genellikle hiçbir şey olmamış gibi davranmakta ustayız ikimiz de. Sahi, kaç oldu bu?
Büyüklük ikimize de kalmıyor son zamanlarda. Affetmek büyüklük değil bunu en başında öğretmeliydim kendime. Ağlamıyorum diyip yeryüzüne yeni okyanuslar kazandırdığım zamanların hesabını veriyorum sana uyandığım her sabah. Kendinle yüzleşmen gerektiğini yazmak isterdim buraya ama bir faydası yok bunu idrak ettim son seferde.
Tüm gülümsemelerimi birbirine bağla ve salıver gökyüzüne doğru yenileri gelecek çünkü eminsin. Gözyaşlarimın üstüne de sifonu çekiver ne de olsa bir önemi yok senin için. Kulağına dolan hıçkırıklarımın da bir çaresini bulursun sen telaşlanmıyorum artık bu konuda.
Tekrar ediyorum: Affetmek ve affedilmek arasındaki ince çizgilerde yürüdüm durdum devamlı kimse farketmedi sen de dahil.
Yorumlar
Yorum Gönder