Geldiğim yollarda ayak izlerim yok. Ayaklarımı yerden kesmiştin gerçi, sadece kokum kalmış havada. Onu da dağittin ellerinle şu son geçen günlerde. Geçiştirmeyi çok seversin sen. Kalbimi verdiğim zaman sana silkeledin şöyle bi beni ve fazlaliklarimdan kurtuldum. Sana baktım. Görmedin gözlerimdeki inancı. Ben inançsiz bir insan değilim. Ben sana inanmıştım hem de çok güzel inanmıştım. Öyle ki seni severken sana olan ibadetlerimi olabildiğince yerine getirmeye caliştim. Bak tekrar söylüyorum; görmedin bunu. İnkar etme şimdi.
Şimdi susma zamani değil, diye hatirlattim. Sana konusmayacağim ama hayır, bu sefer ki kendime. Daha doğrusu içimdeki sene. Ellerim konuşacak bu kez dilim değil. O bileklerimden kestiğin, cansiz ellerim. Geçiştireceğim seni, hemde öyle güzel geçiştirileceksin ki; geçmemişliğin dile gelecek çığlıklar yankilanacak kalbilim odalarinda. Zamaninda adını yazdiğim, depremlerin bile yikamadiği o beyaz duvarlarla cevrili odalarda carpacaksin bir oraya bir buraya. Dörtlükler yazdiğim disaridaki kar tanelerini görmeye calisacaksin bir umutla ama yok. Siyah yerinden bir açıklık yok. Yok duvarlarimda rutubetlenmişlikler. Hepsi bembeyaz.
Bir sabah kalkacaksın ve kendine lanet okuyacaksin benim yaptiğim gibi. Mutlu muyum, hayır. Tanrı biliyor ya senin mutsuzluğun için kendi mutluluğumu bile geçiştireceğim.
Bir sabah kalkacaksın ve kendine lanet okuyacaksin bensiz gecireceğin her gün için. Kendi ellerin kesilecek bu kez güneş ışınları yüzünden ve bu kez kanayan sen olacaksin oluk oluk.
Bir sabah kalkacaksin ve kendine lanet okuyacaksin gözyaşlarımi akittiğin ve yalniz hissetmeme neden olduğun her an için.
Bir gün yatacaksin yatağina gece 12yi vurunca ve ben soyadindaki harfleri unutmuş olacağim çoktan. Adın söylendiğinde "hangi?" sorusu cikacak dudaklarımdan ve dilim ağirlaşmayacak. Nasil bu kadar kolay olur diye soracaksin belki kendine şimdiden buraya yaziyorum. Sorun bende.
Çünkü benden bu kadar.
Şimdi susma zamani değil, diye hatirlattim. Sana konusmayacağim ama hayır, bu sefer ki kendime. Daha doğrusu içimdeki sene. Ellerim konuşacak bu kez dilim değil. O bileklerimden kestiğin, cansiz ellerim. Geçiştireceğim seni, hemde öyle güzel geçiştirileceksin ki; geçmemişliğin dile gelecek çığlıklar yankilanacak kalbilim odalarinda. Zamaninda adını yazdiğim, depremlerin bile yikamadiği o beyaz duvarlarla cevrili odalarda carpacaksin bir oraya bir buraya. Dörtlükler yazdiğim disaridaki kar tanelerini görmeye calisacaksin bir umutla ama yok. Siyah yerinden bir açıklık yok. Yok duvarlarimda rutubetlenmişlikler. Hepsi bembeyaz.
Bir sabah kalkacaksın ve kendine lanet okuyacaksin benim yaptiğim gibi. Mutlu muyum, hayır. Tanrı biliyor ya senin mutsuzluğun için kendi mutluluğumu bile geçiştireceğim.
Bir sabah kalkacaksın ve kendine lanet okuyacaksin bensiz gecireceğin her gün için. Kendi ellerin kesilecek bu kez güneş ışınları yüzünden ve bu kez kanayan sen olacaksin oluk oluk.
Bir sabah kalkacaksin ve kendine lanet okuyacaksin gözyaşlarımi akittiğin ve yalniz hissetmeme neden olduğun her an için.
Bir gün yatacaksin yatağina gece 12yi vurunca ve ben soyadindaki harfleri unutmuş olacağim çoktan. Adın söylendiğinde "hangi?" sorusu cikacak dudaklarımdan ve dilim ağirlaşmayacak. Nasil bu kadar kolay olur diye soracaksin belki kendine şimdiden buraya yaziyorum. Sorun bende.
Çünkü benden bu kadar.
Yorumlar
Yorum Gönder